DOW’A GÖRE PİYASANIN NERESİNDEYİZ?

DOW’A GÖRE PİYASANIN NERESİNDEYİZ?

Geçen haftalarda Amerika’da Gamestop hisse senedinde açığa satan bir hedge fonun piyasada sıkıştırılmasıyla, fiyatlar birkaç günde 15-20 dolardan 350 dolarlara fırladı. Bu alımların arkasında, sosyal medyada örgütlenen, küçük birikimlere sahip hisse senedi yatırımcıları bulunuyordu. İşin ilginç tarafı Gamestop şirketi corona nedeniyle faaliyetleri zarar gören ve satışları düşen bir profil sergiliyordu. Yani alımların arkasında herhangi bir olumlu beklenti yoktu. Piyasalarda ilk defa yaşanan bu olay, başlangıçta küçük balıkların büyük balığı yutması gibi görünse de, fiyatın geldiği seviye, yüksek fiyatlardan alan küçük yatırımcıların satış olanağını ortadan kaldırdı dense, yeridir.

Gamestop olayında yatırım dünyası için alışık olunmayan argümanlar ileri sürülüyor. Zenginden alıp-fakire verme, büyük balığın küçük balığı yutması vb. gibi. Yatırım dünyasında yatırımcının motivasyonunun ne olduğu sadece kendisini ilgilendirir. Yatırımcıları borsada yatırım yapmaya motive eden şeyler, yatırım yapmak ve para kazanmak olmayabilir. Ama piyasalar çok büyük sermaye akımlarının yönlendirdiği ve kar elde etme üzerine tasarlanmış pazarlardır. Hiç kimse sürekli zarar ederek piyasada var olamayacağı için eninde sonunda piyasa kendi kuralları içinde işlemeye başlayacaktır.

İşte bu olay bana Dow Teorisini hatırlattı. Zirveler nasıl oluşuyor ve zirvelerde kimler hisse senedi yatırımı yapıyor, sorusuna cevap veriyor Dow Teorisi. Borsalarla ilgilenenler mutlaka bir yerlerde adını duymuştur, Dow’un. Piyasayla ilgisi olmayanlar bile, Amerika’daki Newyork borsasının ana endekslerinden olan Dow Jones endeksini, duymuştur sanıyorum. Gelin bu hafta Dow’un ne ve kim olduğunu, piyasalarla ilgisine ve etkilerinin neler olduğuna bir bakalım. Bir anlamda teknik analizin felsefesini anlamaya çalışalım.

ENDEKSLERİN ATASI

Charles Dow aslında bir gazeteci. 1900 ve 1902 yılları arasında arkadaşıyla yayınladıkları gazetede (The Wall Street Journal) borsa ve şirket haberleri yazıyor. Bilançoları yayınlıyor. Bugün Dow teorisi diye adlandırılan kuram, gazetede yazdığı günlük makaleler baz alınarak, ölümünden sonra oluşturuluyor.

Charles Dow arkadaşı Edward D.Jones ile piyasada işlem görmekte olan şirketlerin ortalamalarını alarak bugünkü Dow Jones Sanayi endeksi ve Dow Jones Taşıma Endeksini oluşturuyor. Amaç, endekslerin birbirleriyle ilişkisini ve piyasanın genel akış yönünü tayin edebilmek.

BİRİKİM AŞAMASI

Charles Dow piyasanın trendler halinde hareket ettiğini ve her bir trendin kendi içinde birikim, çıkış-düşüş trendi ve dağıtım aşamalarından oluştuğunu ifade ediyor. Birikim dönemi aslında kimsenin alım yapmaya cesaret edemediği, herkesin düşüşün devamını beklediği, bu nedenle satış fırsatlarını kolladığı bir dönem. Peki, bu dönemde kim alım yapıyor da burası birikim dönemine dönüşüyor? Birikim döneminde alım yapanlar; risk alabilecek kapasiteye ve sermayeye sahip, şirket değerlemesi yapabilen ve ekonominin yönünü kestirebilen büyük yatırımcılar. Sermayelerinin riske edebilecekleri bölümünü ufak alımlarla, zamana yayarak yatırıma yönlendiriyorlar. Bu nedenle birikim döneminde işlem hacmi görece zayıf oluşuyor.

ÇIKIŞ VEYA DÜŞÜŞ AŞAMASI

Dow’a göre trendler aşağı veya yukarı yönde oluşabiliyor. Günlük ve birkaç haftalık olanlar, kısa vadeli (minör hareketler); birkaç haftadan birkaç aya kadar sürenler ikincil hareketler; birkaç aydan birkaç yıla kadar sürenler; ana (majör) trend olarak adlandırılıyor.

Birikim aşamasından çıkarak yukarıya dönen trendler, çıkış trendi; dağıtım aşamasından aşağı yönde çıkan trendler düşüş trendi adını alıyor. Trendin tersine sinyal gelmedikçe, hareketin trend yönünde devam edeceği varsayılıyor. Yukarıda Dow Jones endeksinin 100 yıllık aylık sıkıştırılmış grafiği görünüyor. 1929 krizinden sonra oluşan birikim aşaması 1942’de 1600’lerde oluşan dip ile birlikte yerini yükselen trende bırakmış. Halen bu yükselen trendin devam ettiği izleniyor. Henüz trend dönüşüne dair bir sinyal görülmüyor.

DAĞITIM AŞAMASI

Ancak Dow’un dağıtım aşamasının en belirgin özelliği; piyasaya katılabilecek olan herkesin alıma gelmiş ve dışarıda piyasayı daha yukarıya taşıyacak, yeni alım yapacak kimsenin kalmamış olmasıdır. Gerçekten de hem ülkemizde, hem de diğer borsalarda akın akın yeni bir yatırımcı kitlesinin, hisse senedi yatırımına yöneldiği görülüyor. Bu yatırımcılar genellikle sosyal medyadan duydukları hisse senetlerini alıp-satıyorlar. Piyasayla ilgili bilgi ve deneyimleri çok sınırlı. Gelir ve birikimleri görece düşük olmasına rağmen aşırı risk alabiliyorlar. İşlem hacmi çok yüksek. Çünkü piyasanın yükseleceğine dair güçlü bir inanış olsa da, diğer yandan çıkış trendinin sona erebileceği korkusu, yatırımcıları sürekli alıp-satmaya zorluyor. Artık piyasadaki fiyatların ucuz olması değil, göreceli olarak ucuzluğu konuşuluyor. Yani temel göstergelerdeki ucuzluktan ziyade X hissesine göre, X borsasına göre veya X yatırım aracına göre ucuzluğu ön planda. Bu da hisse senedi fiyatlarının reel ekonomiden kopmasına, piyasa değerlerinin aşırı şişmesine neden oluyor.

Bu yeni yatırımcılar tabiidir ki, aldıkları hisse senetlerini bir başka yatırımcıya daha yüksek fiyattan satmayı ümit ediyorlar.  Satamazlar mı? Satabilirler. Ancak maalesef çok büyük bir kısmı piyasanın coşkusuna kapılarak ve hisseden hisseye atlayarak yaptığı yatırımların bir süre sonra gelir sağlamadığını, sonra da zarar ettirmeye başladığını anlayacaklar. Yatırımlarının ellerinde kaldığını ve satmanın getireceği acının, beklemekten çok daha yüksek olacağını görerek, uzun vadeli yatırımcıya dönüşecekler. Aynen Gamestop olayında olduğu gibi.

BES TARİHİNİZİ KENDİNİZ YAZIN

BES TARİHİNİZİ KENDİNİZ YAZIN

BES’TE YALNIZ DEĞİLSİNİZ

BES’TE YALNIZ DEĞİLSİNİZ